Türklerin atları ne kadar sevdiğini biliriz. Atların Türk kültüründeki yeri ve önemi için destanlara bakmak bile yeterlidir. Tarihten günümüze Türk törelerini yansıtan atlarla ilgili çok fazla söz günümüze kadar ulaşmıştır. En bilindik olan ‘At, avrat, silah’ üçlemesi yine bu sevgi ve önemin yansımasıdır. Atlar ve Türkler ayrılmaz bir ikili olarak tarihte yerini almıştır. Destanlardaki Ulu Battal Gazi’nin gücü kendinden olduğu kadar atından da gelmektedir. Ayrıca Manas Destanı okunduğunda görülecektir ki at bizim vazgeçebileceğimiz bir unsur değildir. Atlar, sosyolojiden psikolojiye, sanattan edebiyata kadar büyük yer edinmiştir.
[ilgilikarti2 id=”2896″]
Savaşların Kritik Aktörü Atlar
Göçebe bir millet olarak tarih sahnesinde yer aldığımızdan mesafelerin kısaltılması bizler için çok önemliydi. Atları evcilleştirmemizin ve sevmemizin nedeni temelde buna dayanır. Birçok yere, ele geçirme ve savaş güdüsüyle gittiğimizden hızlı olmamız önem taşıyordu. Ayrıca manevraları çok iyi yöneterek üstünlük kurmamız da şarttı. Meydanları bu kadar faal kullanmak binek aracına da bağlı bir durumdur. Atların önemi burada kendini belli etmektedir. Kullandığımız savaş taktikleri bunu ispatlar niteliktedir. Düşmanı şaşırtma, belli bir yere toplayıp baskın verme bunlardan birkaçıdır. Tüm bunlarda çabuk hareket etme çok büyük bir özelliktir. Atlar tüm bunları gerçekleştirmemizi sağlayan bir unsurdu. Hatta o kadar profesyoneldik ki diğer milletler de Türklere özeniyordu. Yani atların dünya üstündeki reklamını en iyi biz yaptık desek yeridir. Bundan sonraki süreçte biniciliği öğrenen toplumlara at satışı gerçekleştirdik. Tarihte alışverişler çok önemli bir yere sahiptir. Bunun sebebi 2 farklı millet alışveriş yaparken kültürlerini de pazarlar. Ve bu zamanla tüm dünyaya yayılır. Hasılı at ticareti ile kültürler tanışmakta, ekonomi canlanmaktadır. Sosyal hayatta yer edinen bir olgu kolaylıkla dinlere yansır. Bundan dolayı Gök Tanrılı dinde at kurban etmek en önemli gelenekti. Ayrıca etini de yemek konusu halen oldukça tartışmalıdır. Kimi kaynaklara göre çok nadir Türklerin, at eti yendiği söylenmektedir.
[ilgilikarti2 id=”2858″]
Atın Makbulü Süslü Olandır
Atlara duyduğumuz sempatiyi onlar için yaptığımız süslerle de görmek mümkün. Özellikle düğün, sünnet gibi insanların mutluluğunu yansıtan günlerde onların da süslenmesi aslında bizden biri olduklarının da göstergesi. El işçiliğimizi en güzel şekilde bu süslerde görmekteyiz. İnce ince yapılması zarif bir şekilde taşının veya iplerinin işlenmesi ciddi bir emek işidir. Yine batıl inançlarımızda da bu hayvanların yer edindiğini görürüz. Türk atı kendini her yerde belli etmektedir bu yüzden. At nalının kullanımını uğur ve bereket getirmesiyle açıklarız. Veya nazarı ancak at nalı kullanarak savabiliriz.
Eğlenceden Spora Her Daim Bizimle
Geleneksel sporlarımız, eğlencelerimizde de atları görmek mümkündür. At yarışı bugün halen ilgiyle takip edilen bir daldır. Veya cirit resmen Türklerin ve Türklüğün simgesi halindedir. Cirit incelendiğinde hızın ve dengenin harmanlandığı bir spordur. Tıpkı tarihteki savaşlarda olduğu gibi. Hızı ve dengeyi ayarlamak için iyi bir binek şarttır. Yoksa başarısız olmak kaçınılmaz sondur. Geleneksel eğlencelerden Tatarların bayramı olan Saban Tuye atların meydanlarda boy gösterdiği bir şenliktir. Türk atları salına salına gezerken bir görsel şölen oluşmaktadır.
Şanlı Tarihin Emektarları
Sonuç olarak Türkler at sırtından inmemiştir. Ne yaşandıysa ne olup bittiyse at sırtında yaşanmıştır. Artık bir yerden sonra Türklerin atları denecek şekilde bizden bir parça olmuştur. Osmanlı Devleti büyük zaferlerini, üç kıtaya hükmetmeyi atlara borçludur. Tarihteki büyük Türk devletleri başarı kazandığı kadar kazandığı başarıları sürdürmeyi at sırtından inmemeye borçludur. Çağların kapanması, çağların açılması başka türlü izah edilemez.
Türkler her dönemde atı hem ekonomik anlamda hem de vasıta ve savaş aracı olarak kullanmışlardır. Eski Türk yaşamına bakıldığında at ekonomik değerinden çok savaş aracı olarak kullanılması daha fazla ön plana çıkıyordu. Bunun için de Türklerde at kültürü çok önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor.
Türk Ordusu İçin At Ne Anlam İfade Ediyordu?
İlk Türk devlerinden biri olan Hunlarda çocuklar, binicilik ve savaş çok erken yaşlarda başlardı. Bu eğitim ilk olarak taya ve son olarak da ata binilerek oluşuyordu. Öğrenilen yazılı kaynaklara göre daha yeni yürümeye başlayan her Hun çocuğunun yanı başında bir eyerlenmiş at olurdu. Yine Hunların at üstünde yiyip içtiği ve alış-veriş yaptığı bu kaynaklardan öğrenildi. Bozkır kültürü içerisinde çok önemli bir rol oynayan atların evcilleştirilmesi de bu yıllara dayanmaktadır. Türkler adeta bir şimşek hızında atlarla fetihlerini yapardı. Hatta Türkler için çok önemli olan Turan Taktiği de atlar sayesinde uygulanırdı.
Eski Türk Dininde At
Eski Türklerde Gök Tanrı inancı gereği kurban olarak hayvan kesilirdi. Bunun için de en değerli kurban olan hayvan attı. Çok yıllar sonra yapılan araştırmalar neticesinde at iskeletlerine bozkır Türk boylarından kalan kurganlarda rastlanır. Bundan dolayı Asya Hun başta olmak üzere Gök-Türk, Avrupa Hun ve daha pek çok Türk Devletlerinin mezarlarında at iskeletlerine rastlanılmıştır. Yazılı kaynaklara bakıldığında Kağanların (hükümdar) her sene dağda, göğe at kurban verdiği yazmaktadır. Bu kurban geleneğinde özellikle beyaz at kullanılırdı. Bu gelenek daha sonraki Türk Devletlerinde de uzunca yıllar sürmüştür.
Edebiyatta At
Özellikle Türk destanlarında at en çok üzerinde durulan konulardan biridir. Pek çok destanda at, başkahramanın yani Alp’in hem bu hayatta silah arkadaşı olduğundan dolayı hem de diğer hayatta yoldaşı olacağı için eşsiz bir değer taşır. Türkler atların deniz, dağ gibi yerlerden dağdan gelen kutsal bir varlık olduklarına inanırlardı. Bunun için de bizim için çok değerli olan Dede Korkut hikayelerinde bile kahramana her zaman yardım eden atları olmuştur.