Atasözleri, içinden doğduğu milletin düşünce dünyasını ve hayat tecrübesini yansıtan; milletin kültürünü, değerlerini, kendine özgü duyuşunu, hayata ve olaylara bakış açısını en iyi biçimde ortaya koyan ve o milletin çağlar boyunca titizlikle işleyip koruyarak, bugüne kadar ulaştırıp kendinden sonraki kuşaklara miras bıraktıkları kültür hazineleridir.
Türk kültüründe atasözü, sav, mesel, tabir diye anılmış, eski-yeni konuşma dillerinde, manzum-mensur yazılar arasında yüzyıllarca kullanılmış ve kullanılmakta olan atasözleri birçok kimselerce derlenerek kitap hâlinde yayımlanmıştır.
Türk’ün binlerce atasözü vardır, ancak bunların en değerlileri, şüphesiz, Divanü Lugati’t-Türk’te verilen, eskiliği en az bin yıla varan “sav”lardır. Divanü Lugati’t-Türk’ün hemen hemen her sayfasında Türk atasözlerinin en eski örnekleri bulunmaktadır.
Yapılan çeşitli araştırmalar sonucunda Divanü Lugati’t-Türk’te Kâşgarlı Mahmud’un üç yüze yakın atasözü kullandığı belirlenmiştir (Brockelmann 1920: 264 atasözü, Birtek 1944: 289 atasözü, Oy 1972: 262 atasözü). Sözlüğün çeşitli yerlerinde dağınık hâlde bulunan atasözleri, çeşitli araştırmalara konu edilerek makale ya da kitap hâlinde bir bütün olarak yayımlanmıştır.
Eserinin sözlük bölümünde tanımladığı, açıkladığı hemen her sözün, içinde geçtiği örnek cümleleri, şiirleri, atasözlerini ve deyimleri vermeye özen gösteren Kâşgarlı: “Türklerin görgülerini, bilgilerini göstermek için söyledikleri şiirlerden örnekleri kitaba serpiştirdim. Sıkıntılı veya sevinçli günlerde yüksek düşüncelerle söylenmiş olan ve ilk söyleyenden sonra kuşaktan kuşağa aktarılan atasözlerini de kitaba aldım. Böylece kitap en üst düzeyde yetkinliğe ve mükemmel arılığa ulaştı.” diyerek örnekli bir sözlük yazmasının gerekçelerini de açıklamaktadır. Divanü Lugati’t-Türk’te tanımları örneklerle pekiştiren Kâşgarlı Mahmud’un tuttuğu bu yol, çağdaş sözlük biliminde de uygulanan bir yöntemdir (Akalın 2008: 46-47).
Divanü Lugati’t-Türk’te Kâşgarlı Mahmud’un sav diye adlandırdığı atasözlerinin at ile ilgili olanlarının sayısı 21 olarak tespit edilmiştir. Yazar, atasözlerinin anlamlarını vermesinin yanı sıra, hangi durumlarda kullanıldığı hakkında da açıklamalar yapmıştır.
Atlar ile İlgili Atasözleri
Alp erig yawrıtma, ıkılaç arkasın yagrıtma.
Yiğit kişiyi kötüleme, yüğrük atın arkasını yağrılatma; yiğit adama kötülük edip onu zayıf düşürme, yüğrük atın sırtını yara ettirme, I/139-4; Dankoff-Kelly I/160; Divan 81.
Aŋduz bolsa at ölmes.
Andız olsa at ölmez; andız hazır olursa at karın ağrısından ölmez. Çünkü bu kök toz hâline getirilir, atın burnuna üflenir, at kurtulur. Bu sav, yolcu için hazır olmak lüzumunu bildirmek için söylenir, I/115-8; Dankoff-Kelly I/142; Divan 70.
Arpasız at aşumas, arkasız alp çerig sıyumas.
Arpasız at koşamaz, arkasız yiğit asker bozamaz. At arpa yemedikçe yokuşu aşamaz, bunun gibi, bir yiğit de kendisine yardım eden bir arkası bulunmadıkça savaş saflarını yaramaz. Bu sav, her işte yardımlaşmayı emretmek için kullanılır, I/123-20; Dankoff-Kelly I/148; Divan 74.
Arslan kökrese at aḏakı tuşalır.
Arslan kükreyince atın ayağı dolaşır, kösteklenir. Bu sav, kendisinden büyük biriyle çarpışan bir adamın çarpışma zamanı yaklaştığında ayaklarının titremesi üzerine söylenir, II/146-27; Dankoff-Kelly II/36; Divan 341.
At teküzligi ay bolmas.
At akıtması ay olmaz. Atın alnındaki akıtma, ay yerini tutmaz. Bu sav, büyük bir işin yerine küçük birişi koymak için çalışıldığı zaman söylenir, I/507-16; Dankoff-Kelly I/375; Divan 253.
Er sözi bir, eḏer köki üç.
Erin sözü bir, eyer bağı üç olur. Erkeklik belgesi, dönmemek üzere sözünde durmak, sözü bir olmaktır. Nitekim eyerin bağı -eyer kaburgasının bağı- üç olur. Üçten fazla olursa deliğin çokluğu yüzünden eyerin kaşı kırılır. Üçten az olursa yüke dayanamaz. Bu sav, söz verdiği şeyi yapmakla emrolunan kişi hakkında söylenir, II/283-20; Dankoff-Kelly II/104; Divan 408.
It çakırı atka tegir, at çakırııtka tegmes.
Çakır gözlü köpek ata değer, atın çakırı bir ite değmez. Çünkü çakır gözlü at iyi görmez, I/363-17; Dankoff-Kelly I/281; Divan 183.
It ısırmas, at tepmes tėme.
İt ısırmaz, at tepmez deme. I/178-11; Dankoff-Kelly I/184; Divan 98.
İzlik bolsa er öldimes, içlik bolsa at yagrımas.
Çarık olsa adam ölmez, keçe olsa -teyelti bulunsa- at yağır olmaz. Bu sav, işlerde sonunu düşünerek yürümek için söylenir, I/104-24; Dankoff-Kelly I/134; Divan 65.
Keḏüklüg ölimes, küfeçlig kürimes.
Kepeneği olan kimse yağmurdan ıslanmaz, onunla korunur; gem, damaklı gem
olursa at eşinmez, haşarılık edemez. Bu sav, işlerde hazırlıklı olmak için söylenir, III/256-4; Dankoff-Kelly II/283; Divan 557.
Kız birle küreşme, kısrak birle yarışma.
Kızla güreşme, kısrakla yarışma. Kızla güreşme, çünkü kızlar kuvvetli olur, seni alt eder; kısrakla yarışma, kısrak attan daha çevik, daha sıçrayışlı olduğundan seni yener. Bu, Hakanlılardan bir kızın, gerdek gecesi Sultan Mesud’u ayağıyla dokunarak yıktığı için Hakanlıların Sultan Mesud hakkında söyledikleri bir savdır, I/474-3; DankoffKelly I/353; Divan 238.
Kurmış kiriş tügülmes, ukrukun tag egilmes.
Kurulmuş kiriş düğümlenmez, kementle dağ eğilmez. Bu sav, küçük araçlarla büyük işe girişmek isteyen kimse için söylenir, III/215-17; Dankoff-Kelly II/261; Divan 539.
Kuş kanatın, er atın.
Kuş kanadıyla, er atıyla, I/34-23; Dankoff-Kelly I/87; Divan 29.
Tagıg ukrukın egmes, teŋizni kaygıkın bükmes.
İnsan dağı kementle eğemez, denizi kayıkla kapayamaz. Bu sav, “büyük bir iş, küçük bir sebeple geri kalmaz” anlamında kullanılır, I/100-18; Dankoff-Kelly I/131; Divan 63.
Tay atatsa at tınur, ogul ereḏse ata tınur.
Tay yetişirse at dinlenir, oğul yetişirse baba dinlenir. Tay at olduğu zaman at, üzerine binilmekten kurtulduğu için dinlenir. Çocuk yetiştiği zaman babalık işini yaptığı için baba dinlenir. Şu beyitte gelmiştir: “Tegür mening sawımnı bilgelige ay / Tınur kalı atatsa kısrak seni tay. (Hey; sözümü bilgelere eriştir, kısrağın tayı at olursa kısrak dinlenir). I/206-26; Dankoff-Kelly I/198; Divan 112.
Taz at tafarcı bolmas.
Alaca at yük taşımaz, III/149-2; Dankoff-Kelly II/225; Divan 509.
Tolum anutsa kulun bulur, tolum unutsa bulun bolur.
Silah hazırlayan tay da bulur, silahı unutan tutsak olur. Bu sav, her işte hazır bulunmayı emreder, I/215-9; Dankoff-Kelly I/203; Divan 115.
Uluk yagırı (keriş yagrı) ogulka kalır.
Atın omuz başı (sırt) yağırı/yarası yavrusuna kalır, I/68-3, I/370-4; Dankoff-Kelly I/109; Divan 46.
Yaḏag atı çaruk küçi azuk.
Yayanın atı çarık, gücü azık. Bu sav, kuvvetsiz düşmemek, ayağını aşındırmamak için hazırlıklı bulunması emrolunan kimseye söylenir. I/381-5; Dankoff-Kelly I/291; Divan 191.
Yagıŋ erse kerek yundakı tegir.
Düşmanın olsa da gübresi kalır. Düşmanın bile olsa mal sahibi olması yaraşır. Ondan hiçbir şey değmese bile hiç olmazsa atının gübresi kalır; ondan yakarak faydalanırsın. III/44-20; Dankoff-Kelly II/170; Divan 463.
Yund başın yularlap.
Atın başını yularlayarak, bağlayarak ye; piştikten sonra at başını yemek istersen ona yular vur, kaçmaması için bağla, sonra ye. Bu sav, atını başıboş bırakmamakla emrolunan kişi için söylenir, III/9-9; Dankoff-Kelly II/150; Divan 448
Kaynak: Murat Küçük / Yrd.Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi.
Divanü Lugati’t-Türk’te At ve Atçılık Terminolojisi / Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 10, Sayı 1 (Mart 2013), ss. 140-169
http://cv.ankara.edu.tr/mkucuk@ankara.edu.tr
E-posta: muratkucuk25@gmail.com