At filmleri listemizde yerli filmler, at yarışı filmleri ve atlarla ilgili animasyon çizgi filmler yer almaktadır.
At severler için harika filmler bulmak kolaydır. Sizler için atların eğitimi ve kullanımıyla ilgili, at ve insan arasındaki bağı yansıtan macera dolu bir liste hazırlamaya çalıştık.
Naçizane tavsiyemiz eğer at binmeye başladıysanız, atların ne denli hassas canlılar olduğunu anlamak için, bir an evvel listemizden bir film izlemeniz.
En Güzel At Filmleri
Atlar, insanların hayatına giren ve insanların en çok değer verdiği canlılardır. İnsanlar öldüğünde yanına atıyla beraber gömülmüş, adına destanlar yazılmış ve hatta uğruna kavgalar verilmiştir. Bu filmler ile atlar hakkında bilgiler edinebilirsiniz. Onların fedakârlıklarını yakından tanıyabilirsiniz.
Savaş Atı – War Horse – Fragman
İngiltere kırsalı ve Avrupa’da geçen film, I. Dünya Savaşı sırasında Jeremy Irvine’ın canlandırdığı Albert’ın ve onun çok sevdiği atı Joey’in öyküsünü anlatıyor. Evcilleştirip eğittiği atının satılıp, savaşta sipere gönderilmesi iki dostu ayırsa da, yaşadıkları olaylar pek çok hayatı değiştirecek epik bir maceraya dönüşecektir. Arka planda savaşın olduğu bu dostluk öyküsü, aslında serüven dolu uzun bir yol filmi.
Editörün Notu: İlk defa atlarla ilgili filmler izlemek istiyorsanız Savaş atı doğru bir başlangıç olacaktır.
Zafer Yolu – Seabiscuit – Fragman
Film, ruhu yaralı genç bir jokey olan Johnny Red Pollard, her şeyini kaybeden eski milyoner Charle Howard ve şehir yaşamına uyum sağlamaya çalışan, eski dünyası tarihe karışmak üzere olan kovboy Tom Smith’in hikayesini anlatıyor. Bu üç insan, birbirlerini at yarışları sayesinde bulur ve efsane yarış atı sayesinde yeniden umudu keşfederler. Umudun adı Seabiscuit’tir. Bu muhteşem at, onları ve ülkesini eşsiz bir koşuya çıkartmaya hazır beklemektedir. Yönetmen Gary Ross’un perdeye aktardığı bu duygu yüklü film gerçek hikayeden alıntıdır.
IMDB Puanı: 7,3
Kara Rüzgar – The Black Stallion – Fragman
Atlarla ilgili tüm zamanların en iyi çocuk kitaplarından biri Walter Farley tarafından yazılan The Black Stallion 1979’da, yayınlanmasından beş yıl sonra, beyaz perdeye aktarıldı. Hikaye, okyanusta seyreden bir geminin batması sonucu kurtulan bir Arap atıyla çocuğun adada başlayan arkadaşlıklarını konu alıyor.
Atlara Fısıldayan Adam – The Horse Whisperer – Fragman
14 yaşındaki kızı Grace’in, çok sevdiği atının sırtındayken kaza geçirmesi üzerine, bir dergi editörü olan annesi Annie, kızının kaderinin atıyla ayrılamaz biçimde bağlantılı olduğunu fark eder ve Atlara Fısıldayan Adamlar olarak bilinen sorunlu atları tedavi etmeleriyle tanınan at uzmanı seyislerden birini bulabilmek amacıyla bir kampanya düzenler.
Sonunda Tom Booker (Robert Redford) adlı bir seyisin Montana’da bu işi yaptığını ve çalışmalarıyla adeta efsaneleştiğini öğrenir. Bunun üzerine kızı Grace ile Pilgrim adlı atını yanına aldığı gibi karavanıyla Montana’ya doğru yola çıkar.
Tom Booker, bu kaza sonucunda darmadağın olan hayatları kurtarmak için çaba gösterirken şefkatli at bakıcısıyla kızın annesi arasında sevgi çiçekleri filizlenmeye başlayacak ve bunun sonucunda hem harika hem de trajik sonuçlara yol açacak bir aşk doğacaktır.
Şampiyon – Secretariat – Fragman
Gerçek bir hikayeden beyaz perdeye aktarılan film Büyük Buhran sırasında Amerika’da efsane olan yarış atı Secretariat’ı ölümsüzleştiriliyor. Secretariat tüm zamanların en başarılı safkan yarış atlarından biri olarak bilinmeye devam ediyor. 2010 yılında vizyona giren Secretariat halen en çok izlenen at filmleri listesinde yer almaktadır.
Özgür Ruh – Spirit: Stallion Of The Cimarron
Spirit, ismiyle müsemma, özgür ruhunun peşinden giden vahşi bir attır. Vahşi Batı’ya doğru hür bir yolculuğa çıkmıştır. Burada Rain isimli, güzeller güzeli ve renkli bir kısrak ile karşı karşıya gelir ve ona hemen aşık olur. Kısa süre sonra kendi yetenekleri tüm Vahşi Batı’ya yayılır ve bu coğrafyada çok kısa bir zaman diliminde bir efsane haline gelir. Vahşi Batı sakinlerinin dilinden, Spirit’in kahramanlık hikayeleri dökülmektedir. Spirit en çok izlenen atlarla ilgili çizgi filmler arasında yer almaktadır.
IMDB Puanı: 7,1
Hidalgo – Fragman
Bir gün oldukça zengin bir Arap şeyhi, bir Amerikalı’yı ve onun müthiş atı Hidelgo’yu yarışa davet eder ve büyük bir iddiaya girişir. Artık dünyanın en korkunç yarışlarından birinde bir Amerikalı ve tek amacı hayatta kalmak olan atı da vardır. Ancak Hidalgo, hafife alınacak bir at değildir.
National Velvet – Fragman
Küçük bir kız, sahip olduğu atı, ünlü Grand National yarışına sokmak ister. 12 yaşındaki haliyle izleyeceğimiz Liz Taylor’ın unutulmaz bir oyun sergilediği Yarış Aşkı, Enid Bagnold’un aynı adlı romanından uyarlanmıştır. Fakat bu film hakkında bir bilgi karmaşası var. Türkçe’ye imdb’de tatlı yalan, başka platformlarda ise yarış aşkı ve yuvarlak büyük yarış gibi farklı isimlerle çevrilmiştir.
Buck
Şiddete başvurmamanın gücünün anlatıldığı hikayede, usta at eğitmeni Buck Brannaman atları ehlileştirmek ve onların insani benzerliklerini teşvik etmek için saygı ve güven ilkelerini kullanır.
Hayalperest – Dreamer – Fragman
Ben Crane, bir zamanların harika at terbiyecisidir. Sonya, bir kırık bacak yüzünden geleceği aniden yok olan harika bir attır. Aynı zamanda Benin patronu da olan sahibi tarafından ölü olarak kabul edilen Sonya, Bene işten çıkarılma tazminatı olarak verilir. Tereddütsüz bir inanç ve Benin küçük kızı Calein azmi sayesinde, bu iki hasar görmüş ruh, görünüşte imkansız bir amaç için bir araya geleceklerdir: At Besleyicileri Yarışı koşusunu kazanmak
Şampiyon Bold Pilot geliyor.
Bold Pilot Türk yarış hayatının en efsane ismi. Halen Gazi Koşusunda yaptığı rekor kırılabilmiş değil. Bizim İçim Şampiyon: Bold Pilot ismiyle vizyona giren film efsanenin ve Halis Karataş’ın hayatını anlatmaktadır. Biz de Şampiyon için sizlere özel bir sayfa hazırladık. Linkten Bold Pilot’ın hayatına ve rekorlarına ulaşabilirsiniz.
[ilgilikarti2 id=”4521″]The Man From Snowy River / Karlı Nehir (1982)
Jim Craig, babasına ait olan bir çiftlikte 18 yaşına kadar yaşamını sürdürmüş, gözü pek ve atik bir gençtir. Bir gün babası ani şekilde vefat eder ve Jim Craig bir süre babasının vefatının yasını tuttuktan sonra geçimini sağlayabilmenin ve yaşadığı yeri daha da yaşanabilir hale getirmenin yollarını bulmak için ovaya inmeye ve orada çalışmaya karar verir. Her şey de bundan sonra başlar. Kirk Douglas, bu filmde ikiz kardeşleri canlandırarak iki farklı karaktere hayat veriyor. Filmde taşra yaşamını detaylarıyla görmek mümkün. Jim Craig, zorlu koşullarda ne yapacağını her zaman bilen bir gençtir. Vahşi doğada nasıl hareket edeceğini bilen bu genç adamın ikiz bir kardeşi de vardır. Olaylara farklı bakış açısıyla bakıldığında durumların nasıl değişiklik göstereceğini gördüğümüz bu film, hiç kuşkusuz 80’li yılların en sevilen macera filmlerinden biri oluyor. Jim Craig olarak Tom Burlinson’ın eşsiz performansını izliyoruz. Terence Donovan, Kirk Douglas ve Tommy Dysart gibi birçok usta oyuncu bu filmde bir araya geliyor. Yönetmen koltuğunda ise birçok filmiyle ses getirmiş olan ünlü yönetmen George T. Miller var. 80’ler sinemasını takip edenler bu filmin önemini biliyorlardır. Kesinlikle izlenmesi gereken bir klasik yapım. The Man From Snowy River, 7,3 iMDb puanıyla da klasik olduğu vurgusunu haklı çıkarmışa benziyor, ne dersiniz?
Black Beauty / Siyah İnci (1994)
Black Beauty, 6,6 iMDb puanıyla kesinlikle bir şansı hak ediyor. Bu film aslında Anne Sewell’ın bir öyküsünün beyazperdeye uyarlamasıdır. Siyah bir at var ve bu atın alnında yıldız biçimli bir leke var. Öykünün filme aktarılmış halini atın kendi gözünden izliyoruz. Yönetmen olarak Carolina Thompson’u görmekten bayağı memnun oluyoruz. Öyküye en sadık kalan Black Beauty versiyonu budur. Başrollerde Jim Carter, Alan Cumming, David Thewlis, Sean Bean’ı görüyoruz. Kusursuz kasaba yaşamını gözler önüne seren bu yapım, aslında ufak kusurların da olduğunu gösteriyor. Londra’da geçen film, eski tip sokaklarıyla adeta görsel anlamda bir şölen yaşatıyor. Herkesi son derece duygulandıracak olan Black Beauty filmi kesinlikle izlenecek filmler listesine alınması gereken bir yapım! Kitap uyarlaması seviyorsanız da bu film sizin ve film arşiviniz için muazzam bir tercih olacaktır. Black Beauty, dönemine damgasını vurmuş filmlerden biridir. Birçok eleştirmen bu filmin 6,6 iMDb puanından çok daha fazlasını hak ettiğini düşünüyor. Alan Cumming’in en iyi performansları arasında görülen film, isterseniz tek başınıza isterseniz arkadaşlarınızla birlikte keyifle izleyeceğiniz bir film. Macera ve dram türünü bir arada harmanlamış olan sinema filmlerine karşı bir ilginiz varsa eğer Black Beauty’yi de kesinlikle çok seveceksiniz demektir. Atların ne kadar asil hayvanlar olduğunu da tekrar anlamış oluyoruz bu filmler beraber.
Lean on Pete (2017)
Geçtiğimiz birkaç senenin en ilgi çeken ve sevilen dram / macera türü filmlerinden biri olan Lean on Pete, 7,2’lik iMDb puanı ile gerçekten de göz dolduran bir film oluyor. Filmin yönetmeni olarak Andrew Haigh’i görüyoruz. Bu da heyecanlanmamıza yetiyor da artıyor bile. Başrollerde ise Charlie Plummer, Steve Zahn, Amy Seimetz, Steve Buscemi ve Travis Fimmel gibi oldukça başarılı oyuncular yer alıyor, her biri de film boyunca kendilerine bir kez daha hayran bırakıyorlar. Filmin konusundan özet halinde bahsedecek olursak: Charley Thompson, henüz 15 yaşında ufak bir çocuktur. O da herkes gibi rahat ve mutlu yaşamak isteyen bir insandır. Küçük Charley’nin babası Kuzeybatı Pasifik taraflarında yer alan depolarda çalışmaktadır ve bekar bir adamdır. Charley’nin düzenli bir hayata sahip olamamasının temel sebebi de aslında budur. Charley, babasıyla birlikte hayatları için yepyeni bir başlangıç oluşturmak adına Portland, Oregon’a taşınmaya karar verir. Oregon’da bir at eğitmeninin yanında işe başlayan küçük çocuk, Lean on Pete adlı başarısız bir yarış atı ile çok yakın arkadaş olur. İzlerken hayata ve hayatın zorluklarına dair birçok ders çıkarılabilecek bir film olan Lean on Pete, kesinlikle izlenmeli! Ailenizle, arkadaşlarınızla dilerseniz de çocuklarınızla keyifle izleyeceğiniz bir sinema filmi sizleri bekliyor. Fazlası ile beğeneceğinizden hiçbir şüphemiz olmadığını da belirtmiş olalım.
The Mustang (2019)
Sırada henüz geçtiğimiz sene çıkmış olan muazzam bir dram türü filmi var. Evet, The Mustang! Filmin yönetmen koltuğunda usta bir isim olan Laure de Clermont-Tonnerre’i görüyoruz. Başrollerde ise Matthias Schoenaerts, Gideon Adlon, Jason Mitchell, Bruce Dern, Josh Stewart, Connie Britton, Santina Muha gibi genç ve usta oyuncuları izleme fırsatına erişmiş oluyoruz. Filmin konusuna değinecek olursak; bir gün bir mahkum yabani atlara eğitim verilmesi ile alakalı olan bir rehabilitasyon programına konuk olarak katılıyor. Bu mahkumun hikayesini izliyoruz. Şiddet içeren ağır bir geçmişi olan Roman Coleman, genç bir insandır. İşlemiş olduğu suçlar nedeniyle Nevada’nın kırsal kesiminde yer alan bir hapishaneye atılmıştır. Bir kızı vardır ve onu ziyaret etmek için hapishaneye gelmektedir. Fakat genç adam kızını bile görmek istememektedir. İletişim kurmaya kendisini tamamen kapatmıştır da denebilir. Geçmişinden tamamen uzaklaşmak isteyen Roman Coleman, devletin belirlediği bir rehabilitasyon programına katılmaya başlar. Roman Coleman’in bu programdaki görevi ise vahşi atları eğitmektir. Bu eğitim esnasında diğer mahkumlar ve atlarla bağlantı kurmaya çalışan genç adam, Myles ve Henry adında iki kişiyle dayanışma yapar ve beraber çalışmaya başlarlar. Roman Coleman’in en çok ilgilendiği at ise tüm atların arasından hırçın ve güçsüz olanıdır. Atın sakinleşmesini sağlamaya çalıştıkça geçmişi ile yüzleşmeye devam eden genç adamın akıbeti ne olacaktır?
Flicka (2006)
2000’li senelerin macera, aile ve drama türlerinden her üçünün de en iyi örneklerinden birine geldi sıra: Evet evet, Flicka! İçerisinde atlar ve insanlar arasındaki bağı inceleyen filmler izlemekten keyif alıyor iseniz bu film de tam size göre bir film olacak demektir! Yönetmen koltuğunda ise usta yönetmen Michael Mayer var. Bu film, aynı zamanda yönetmenin uzun metrajlı ikinci filmi olma özelliğini taşıyor. Başrolde göz alıcı güzelliği ile Alison Lohman, son derece dikkat çeken karizması ile Tim McGraw, kendine has asaleti ile Maria Bello ve kusursuz oyunculuk performansı ile de Ryan Kwanten’i görüyoruz. Gelelim filmin detaylı konusuna: Flicka fazlası ile yabani davranışları olan bir attır. Katie ise Flicka ile sonsuz bir bağ kurmuş olan bir kişidir, Flicka ile çok yakın arkadaş olma fırsatına erişmiştir. Katie’nin babası ne yazık ki Flicka’nın acil bir şekilde bir başkasına satılmasını ister ve bu kararında da oldukça inatçıdır. Katie, bu durum ile mücadele etme yolunu seçer ve babasına karşı gelir. Atın satılması ile ilgili olan durumu tamamen engellemek için Flicka ile birlikte tehlikeli bir at yarışına katılma kararı alır ve o yarışmaya katılır. İnsanlar ve atlar arasındaki bağı bir kez daha gözler önüne seren bu başyapıtı kesinlikle izleme listenize eklemeli ve hiç vakit kaybetmeden de izlemelisiniz.
The Magnificent Seven, Muhteşem Yedili (2016)
Bir Antoine Fuqua klasiği diyebiliriz bu film için. The Magnificent Seven, yönetmenin en iyi filmlerinden biridir. Başrolde yok yok; usta aktör Denzel Washington, Chris Pratt, Ethan Hawke, Vincent D’Onofrio, Lee Byung-hun, Manuel Garcia-Rulfo, Martin Sensmeier, Peter Sarsgaard ve çok daha fazlası bu film sayesinde bir araya geldiler. Detaylı bir şekilde filmin konusunu özetleyecek olursak: Bartholow Bogue adlı birinin sert yönetimi, fakir bir köyü etkisi altına almıştır. Vahşi batıdan gelen yedi silahşör de bu köyü korumak ve kurtarmak için görev başına getirilir. Kiralık silahlı kişiler, ödül sevenler ve kumarbazlardan oluşturulmuş bu yedili içerisinde Sam Chisolm, Goodnight Robicheaux, Red Harvest, Josh Farraday, Vasquez, Jack Horne ve Billy Rocks yer almaktadır. Bu silahşörler grubu, Rose Creek adı verilmiş olan kasabayı her türlü tehlikeli, korkutucu saldırıdan korumaya çalışmaktadır. Bir yandan da kendi hayatları ile alakalı yeni keşiflerde bulunmaya başlayacaklardır. Bir ölüm kalım savaşı izleyeceksiniz. Film, Denzel Washington ve Ethan Hawke’ın ilk kez bir araya geldiği bir film olma özelliğini de taşıyor. Genelde farklı tür yapımlarda rol alan iki usta oyuncuyu bu filmde de hayranlıkla izlemeye devam ediyorsunuz. Öte yandan yardımcı oyuncuların performansları da görülmeye değer doğrusu. Filmin muazzamlığını görmemek elde değil, henüz yeni bir yapım olmasına rağmen kült filmler arasına girmeye daha şimdiden aday oluyor diyebiliriz. İyi seyirler!
A Sunday Horse, Umudunu Kaybetme (2016)
A Sunday Horse’un iMDb puanının 6,1’lik düşük denilebilecek bir puan olmasına hiç aldanmayın deriz. Senaryosu ile büyüleyen filmin senaryosu Fred T. Kuehnert’e ait. Yönetmen koltuğunda bilin bakalım kimi görüyoruz? Evet, Vic Armstrong’u görüyoruz! Başroller ise adeta yıldızlar takımı diyebiliriz. Kahverengi ve duygulu gözleri ile büyüleyen Nikki Reed, usta oyunculuğu ile Linda Hamilton ve William Shatner, Ving Rhames, Ryan Merriman, Cassi Thomson, çekici güzelliği ile Deena Dill, Gary Grubbs ve çok daha fazlası bu filmde bir araya gelen isimler oluyor. Filmin konusuna gelelim: Bir genç kızımız var, bu kız hayati tehlike barındıran bir kaza geçiriyor. Kaza sonrasında hayallerini gerçekleştirmek için daha da azimlenen kız, alıyor atını ulusal türde bir yarışmaya katılmak için kolları sıvıyor. Filmde genç bir kızın hırs ve yaşam arasındaki mücadelesine oldukça yakından tanıklık etme fırsatı bulduğunuzu belirtmiş olalım. İnsanın her koşulda kendine fazlasıyla inanarak ve güvenerek hayallerinin peşinden gitmesi gerektiğini, emeksiz asla yemek olmayacağını görüyorsunuz film içerisinde, hem de bunu birçok kez görüyorsunuz. Hayatın içinden bir film olan A Sunday Horse, her zorluğa karşı göğüs germenin ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmış oluyor. Filmde kusurlarla dolu fakat her şeye rağmen pes etmeyen bir genç kızın ilgi çekici başarı öyküsünü göreceksiniz.
Dark Horse (2015)
Dark Horse, 7,3’lük iMDb puanını gerçekten de hak eden bir belgesel yapımı olarak karşımıza çıkıyor. Bu belgeselin 2015 senesinin Sundance Film Festivali’nden ödül alarak döndüğünü hatırlatmakta da fayda olacaktır. Kazandığı ödül ise Dünya Sinema Belgesel Yarışması İzleyici Ödülü oldu. Belgeselin yönetmenliğini Louise Osmond yapıyor. Yönetmenimizi Deep Water ve Nova gibi filmlerinden hatırlayacağınıza eminiz. Belgeselde yer alan isimler ise Jan Vokes, Howard Davies, Brian Daisy Vokes, Angela Davies, Tony Kerby oluyor. Ve elbette birçok güzel at! Güney Galler taraflarında ufak bir vadinin kasabasında yaşamını sürdüren bir barmen, nihayet bir yarış atı yetiştirme kararı alır. Bu atın adı Dream Alliance’tır. Eşi ile beraber kuluçka satın alırlar. Kasabada yaşayan diğer kişilerden tavsiyeler alarak ve aynı zamanda finansman desteği de alarak bu duruma onların da el atmasını rica ederler. At birçok şeyi başaracaktır. Birçok eleştirmen bu belgeselin fazlasıyla gerçekçi ve başarılı olduğu görüşüne sahip oldu. Aynı zamanda da ilham verici bir hikaye olması konusunda kanaat getirildi. Açıkçası yorumların çoğu olumlu görünüyor. Yapımın politik yönleri de yok değil ama asıl hikayeye odaklanırsanız bu belgeseli severek izleyeceğinize eminiz. Atların yaşamlarında ettiği mücadeleleri, atların sahiplerinin yarışlar konusundaki endişe ve hırslarını gözler önüne seren bu yapım kesinlikle detaylı bir biçimde izlenmeyi hak eden cinsten diyebiliriz.
Phar Lap (1983)
7,3’lük iMDb puanı ile getirdiği başarısıyla asla şaşırtmayan bir yapım var sırada: Phar Lap! Bir Simon Wincer filmi olan Phar Lap’in başrollerinde Tom Burlinson, Richard Morgan gibi usta isimler yer alıyor. Filmin konusuna gelecek olursak: Tommy Woodcock, kaykaycı bir adamdır. Phar Lap ise onun çok sevdiği atı olmaktadır. Phar Lap’i Bobby adı ile çağırır ve öyle sever. Film, Menlo Park’ta 1932 senesinde ölen Phar Lap için yapılıyor. Yani filmin konusunu gerçekte yaşanmış olan bir olaydan aldığını belirtmiş oluyoruz böylece. Phar Lap bir ahıra getiriliyor ve böylece Woodcock ve Phar arasında güçlü bir bağ oluşmaya başlıyor. Telford ise Phar’ı kumdan oluşan tepelerde sert koşullar altında çalıştıran bir adamdır. Zor durumda olan Phar Lap’ı kendi haline döndürmeyi başaracak olan kişi de evet bildiniz, Woodcock olacaktır. Ama bu durum oldukça çetin şartlar altında gerçekleşecektir. Phar Lap, ilk yarışlarda başarısız olan bir at olarak karşımıza çıkarken, bu durumun daha sonra değişip değişmeyeceğini film boyunca merak ediyoruz. Phar Lap’in beladan başka hiçbir şey getirmediğini savunan acımasız bir güruhu izlerken öte yandan bu güzel atın birçok seveninin de olduğuna şahit oluyoruz. Bu film, duygusal açıdan gerçekten de herkesi oldukça fazla etkilemiş olan bir film. Kült yapımlardan biri olarak görülüyor. İzleme listenize eklemeyi unutmayın.
Into the West (1992)
Yönetmen olarak Mike Newell’ı gördüğümüz bu filmin iMDb puanı 7,0 oluyor. Başrollerde ise Gabriel Byrne, Ellen Barkin, Ciaran Fitzgerald gibi önemli isimleri görüyoruz. Film aile ve macera türlerinde karşımıza çıkıyor. Into the West, aslında Jim Sheridan tarafından yazılmış bir tiyatro oyunudur. Film fazlasıyla büyülü realist gerçekçilik içerir. İrlandalı Gezginler hakkında birçok detaya rastlıyoruz bu film aracılığı ile birlikte. Film, sayısız ödül de almıştır. Eleştirmenlerden bazıları film ile alakalı pek çok eksik bulsa da filme tam not verenlerin sayısı yadsınamayacak kadar fazladır, iMDb puanından da bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Filmde Reilly, Mary ve Ossie’nin hayatını izliyoruz. Ossie, ailenin uslu oğludur. Tir na nOg adlı beyaz bir İrlanda atının hayatlarına girişi ile birlikte hayatlarının ne denli hızlı bir biçimde değiştiğine tanıklık ediyoruz. Bir yandan da Ballymun’da bulunan tehlikeli ve öte yandan da korkunç bir görünüme sahip olan kule bloğuna taşınan ailenin başına gelenleri adeta heyecan ile izliyoruz. Evin çocukları kovboy olma hayalleri kurar ve bu hayali kurdukça da mutlu olurlar. Belki de kendilerini kandırırlar, kim bilir? Bir gün at ne yazık ki kendilerinden çalınır. Atı geri getirebilmek için elinden geleni ardına koymayan bir aile izliyoruz. Bu atın, yani Tir na nOg’un sadece sıradan bir at olmadığını fark ettiklerinde ise filmin isminden de anlaşılacağı üzere daha batıya giderler.
Jappeloup (2013)
Eski filmlerden çok bahsettik. Sırada yeni sayılabilecek filmlerden biri olan 2013 yapımı Jappeloup var. Filmin yönetmen koltuğunda Christian Duguay yer alıyor. Başrollere baktığımızda Guillaume Canet, Marina Hands, Daniel Auteuil, Jacques Higelin gibi oldukça usta oyuncular görüyoruz. iMDb puanına baktığımızda 6,7 puanlık ortalama bir puana sahip olan Jappeloup’u sakın hafife almayın deriz. Film, gerek sinemotografi açısından gerekse oyuncuların performansları açısından olsun, izleyiciye fazlası ile güçlü bir enerji veriyor. Filmin konusunu ufak ufak özetleyelim dilerseniz: Avukatlık mesleğini icra eden Pierre, bu mesleği bırakarak hayallerinin peşinden gitme kararı alır. Genç adamın tek hayali at binicisi olmaktır. Atının adı ise Jappeloup’tur. Pierre’in çevresinde yer alan kişilerin neredeyse hepsi atı Jappeloup’u çok hırçın ve sıska bulmaktadır. Bu atın insnaı sinir ettiğini ve asla eğitilemeyeceğini düşünmektedirler. Bu görüşler Pierre’i çok üzüyor olsa da o atı konusunda asla pes etmemekte oldukça kararlı biridir. Babasının da desteğini alarak çalışan Pierre, 1984 senesinin Los Angeles Olimpiyatları’na katılmaya karar verecektir. Ne yazık ki bu olimpiyatta talihsiz bir durum yaşanır. Fakat asla pes etmezler. Pierre ve atı 1988 olimpiyatlarına da katılıp altın madalya kazanırlar. Bir atın ve bir insanın arasındaki dostluğu tekrar gördüğümüz bu filmde mücadele etmenin önemini de anlamış oluyoruz. Film, eleştirmenlerden tam not almamış olsa da izleyicilerden tam not aldı!
Hross í oss, Atlar ve İnsanlar (2013)
Bir Benedikt Erlingsson filmi olan Atlar ve İnsanlar, iMDb’de 6,8’lik bir puana sahip olması ile dikkat çeken bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Başrollerde Ingvar Eggert Sigurðsson ve Charlotte Bøving yer alıyor. İkilinin uyumu görülmeye değer gerçekten. Filmin konusu ise şöyle: Filmin soğuk bir iklimde geçtiğini görüyoruz. Ama filmin verdiği enerji gerçekten de sıcacık diyebiliriz. Bu film, İskandinav sineması konusunda bir dönüm noktası sayılabilecek nitelikte olan bir yapımdır. Öteki İskandinav filmlerinde olduğu gibi Protestan olan bir toplumun yaşamının üzgün yönlerini eleştirel şekilde yorumluyor. Yalnızlık, yaşlanmak, gençlik, alkol alışkanlığı gibi pek çok hayatın içinden olan konuya ışık tutuyor. Filmin öyküsünün rahat bir biçimde şekillenmesine olana tanıyan bu olaylar, samimi bir şekilde aktarılmış olmasıyla dikkatleri üzerine çekiyor diyebiliriz. Bu olaylar içerisinde elbette atlar da yer alıyor. Hepsi de göz alıcı ve gerçekten de çok ama çok güzel atlar. Bu atların büyük bir yeteneği vardır. İnsanları başıboş olmaktan kurtaran bu atlar, aynı zamanda insanların psikolojik açıdan kendilerini iyi hissetmelerini de sağlamaktadır. Hem masalsı, hem eğlenceli yer yer de hüzünlü bir öykü izlemiş oluyoruz. Atlar ve İnsanlar filmi, hayata yeniden tanıklık etme imkanı veriyor hepimize. Akıcı filmler izlemekten keyif alıyorsanız eğer, Atlar ve İnsanlar kesinlikle doğru tercih olacaktır!
Wild Hearts Can’t Be Broken (1991)
7,2’lik iMDb puanı olan Wild HEarts Can’t Be Broken filminin yönetmenliğini Steve Miner yapıyor. Başrollerde ise Gabrielle Anwar, Cliff Robertson, Michael Schoeffling, Dylan Kussman gibi önemli oyuncuları izliyoruz. Aile, dram ve romantik türlerini bir arada bize sunan bu filmin konusu ise şöyle oluyor: Sonora Webster, güzeller güzeli bir genç kızdır. Büyük Buhran Dönemi’nde küçük kız kardeşi ve sinirli biri olan teyzesi ile beraber yaşıyor. Bir gün tamamen yanlışlıkla, anlık bir hata yaptığı için atının başkasına verildiğini ve yetimhaneye gönderileceğini öğrenecektir. Sonora Webster bunlardan haberi olduğu an evden kaçar. Kaçışı ilçede yapılmakta olan bir fuarda son bulur. Bu fuarda Marie adlı bir kızın atla birlikte yaptığı bir gösteriyi izleme fırsatı yakalar. Doc Carver ise Marie adlı kızın patronu konumunda biridir. Sonora Webster’ın yolu bu insanlarla nasıl kesişecek merakla izleyeceksiniz. Marie’nin atı ani bir ibçimde hastalanacak, bu sebeple de şovlarda Sonora’nın atını kullanma kararı alacaktır. Sonora, Marie’yi atıyla alakalı olan birçok konuda uyarmaya başlar. Ona tekme atmaması gerektiğini söyler fakat Marie ne yazık ki bu uyarıyı dikkate almaz. Bu durum, zavallı atın sakatlanmasına yol açar. Marie öfkeli ve kıskanç bir yapıdadır. Bu durum Sonora’yı fazlası ile zorlayacaktır. Filmde kıyasıya bir mücadeleye çok yakından tanıklık etme fırsatı yakalıyoruz.
Binicilik Okulu İyi Seyirler Diler.